Tosbagalar
 

Tosbagalar  irfy 

Akıl nedir?

Bir akıl hastanesini ziyareti sırasında, adamın biri sorar:
“Bir insanın akıl hastanesine yatıp yatmayacagını nasıl belirliyorsunuz?”

Doktor:
“Bir küveti su ile dolduruyoruz. Sonra hastaya üç şey veriyoruz. Bir kaşık, bir fincan, ve bir kova. Sonra da kişiye küveti nasıl boşaltmayı tercih ettiğini soruyoruz. Mesela siz ne yapardiniz?”

Adam:
“Ooo!. Anladım.. Normal bir insan kovayı tercih eder. Çünkü kova kaşık ve fincandan büyük..”

“Hayır”, der doktor, “Normal bir insan küvetin tıpasını çeker...”


Ders: Akıl, sadece bize sunulan seçeneklerle yetinmeyip, bunların dışında da çözüm bulabilmektir!..

Tosbagalar  SadHunter 

Bu ülkeyi sevme biçimleri

"Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda" bir kısmı yarım söylenmiş bir sözdür belki.

Gecekondu yıkımlarında yoksul ve umutsuz insanlar çocuklarının üstüne benzin dökerken, ancak televizyondan gördüğümüz bu görüntülerdeki yoksulluk ve umutsuzluk ruhumuzu örselerken sevdik bu ülkeyi.

Gencecik kızlarımız töre kurşununa hedef olurken, cebimizde din adamlarından alınmış fetvalarla vicdanımızın sızısını hafifletmeye çalışırken sevdik bu ülkeyi.

Ormanlarımız yakılıp, kıyılarımız betonlaşıp, şehirlerimiz gecekondulaşıp hayatımız günden güne çirkinleşirken sevdik bu ülkeyi.

Bir stadyum dolusu bir koro olup, birbirimize en ucu açılmadık küfürleri savurduktan sonra maganda kurşunları minnacık yüreklere isabet ettiğinde sevdik bu ülkeyi.

Özgür ve demokratik eğitim istedikleri için 100 yıla varan cezalar alan gençler karşısında suskun kalıp, toplumsal histeriyi linçe dönüştürdüğümüzde, katillerle övünürken sevdik bu ülkeyi.

Ülkenin en büyük, en köklü kuruluşları IMF reçetesine uygun bir şekilde satılırken sevdik bu ülkeyi.

Yolsuzluğun, rüşvetin, adam kayırmanın, ahlaksızlığın, onursuzluğun, nemelazımcılığın en geçer akçe olduğu zamanlarda sevdik bu ülkeyi.

Anaların çocuklarının işkence görüyor haberlerine "çok şükür hala yaşıyor evladım" diyerek sevindiği ve kayıplarının peşindeyken dayak yediği zamanlarda sevdik bu ülkeyi.

Gencecik çocukları başlarındaki bezden dolayı ideolojik bulup okul kapılarından geri çevirdiğimiz zamanlarda sevdik bu ülkeyi.

Yol kenarlarında, kırmızı ışıklarda bize birşeyler satmaya, arabamızın camını silmeye çalışan çocuklara hor davranırken bulduğumuzda kendimizi sevdik bu ülkeyi.

Herşeyin sahtesinin, hormonlusunun gerçeğini kovduğu serbest piyasa ekonomisinin içinde bahtımıza ne çıkarsa diye yüzerken sevdik bu ülkeyi.

Kanın sözün yerine geçtiği, kardeşin kardeşe kurşun sıktığı, göğün egemen renginin mora ve siyaha dönüştüğü zamanlarda sevdik bu ülkeyi.

Hastane sıralarında kuyruktayken, vergi kaçırmaya çalışırken, evsahibinden şikayetlenirken sevdik bu ülkeyi.

Milli gelir devasa rakamlarla artarken, onlarca sendikanın onca gürültü koparan görüşmesinden sonra emekçinin ancak hedef enflasyon oranında zam alabildiği, karın bile doyuramayacak asgari ücretle iş bulmak için başka gözlerde bir ışıltı aradağı zamanlarda sevdik bu ülkeyi.

Bu listeyi o denli uzatmak mümkün ki. Ne kadar uzatırsak uzatalım, bu ülkeyi severkenki fotoğraflarımızın büyük bir kısmı mutlaka eksik kalacak. Lafı fazla uzatmadan esas soruya geçelim. Bir ülke nasıl sevilir? Yukarıda sayılan sevme biçimlerimizde en ufak bir sorumluluk bilinci görebildiniz mi? Böylesi bir sevme biçiminde halka ve ülkeye karşı özverinin kırıntısına rastladınız mı? Böylesine sevmek, gerçekten sevmek midir?

Bu ülkeyi sevmekten bahsederken, ne zaman yaşadığımız tuhaflıklardan değil de, umutlarımızdan bahsedeceğiz. Bu ülkeyi sevmekten bahsederken ne zaman dayanışmadan, refahtan, barıştan, umuttan bahsedeceğiz. Bu ülkeyi sevmekten bahsederken ne zaman cocuklarımızın geleceğinden bahsedeceğiz.

Büyük masalları bir tarafa bırakalım. Kocaman laflara sizin de karnınız toktur. En iyisi kapımızın önünden başlayarak gerçekten sevmeye başlamak bu ülkeyi. Çünkü hem bizim, hem de gelecek kuşakların bu içten sevgiye ve bu sevginin getirdiği sorumluluklara ihtiyacı var.

(?)

Tosbagalar  SadHunter 

Merak işte

• Neden netteki anket sorularında “fikrim yok” diye bir şık vardır? Fikri olmayan adam niye gidip fikri olmadığına dair şıkkı işaretler?

•Neden Türkiye’de arabaların arkasına ”Baby on board” yazısı asarlar? Arkadan gelen adamın olaya Fransız kalabileceği düşünülmez mi?

• İnsanoğlu neden içeriye biri girdiği zaman “Geldin mi” ya da “Sen mi geldin?” deme gereksinimi duyar? Gelen kişinin “Gelmeme” ya da “Sen!” olmama durumu söz konusu olabilir mi?

• Neden her gördüğünüz haritada hemen Türkiye’yi bulmaya çalışırız? Millet olarak Dünya’da kaybolma kompleksimiz mi vardır?

• Neden öğrenciler ilköğretimin beşinci sınıfına kadar öğretmene “Öğretmenim” diye seslenirken, altıncı sınıfta bir anda “Hocam” diye seslenmeye başlarlar?

• Star Wars: Attack of the Clones filminde gördüğümüz üzere neden o kadar gelişmiş teknolojiye rağmen bizim kullandığımız bavulları kullanırlar? Bavulun geldiği en son teknoloji bu mudur?

• Neden insanlar birbirlerine sarılınca sağa-sola sallanırlar?

• Neden bilim-kurgu filmlerinde kainatın taa öteki ucundan gelmeyi becermiş uzaylılar çıplaktırlar? Giyim olayına önem vermezler mi? Burası soğuk-sıcak değil midir? Atmosfer tam olarak uygun mudur? Güneş yakmaz, su ıslatmaz mı, çamur sıçrasa yapışmaz mı? Nasıl bir deridir ki her ortama uyum sağlar?

• Önüne bir top düştüğünde, bütün kedi köpek vs. bilumum mahlukat topun gittiği yönü izlerken neden insanoğlu nereden geldiğine bakar, kaynağını anlamaya çalışır?

• Neden berberler müşteriyle konuşurken adamın direk yüzüne değil de aynadaki “tersine” bakarlar?

• Neden Almanya’nın München kenti Türkçe’de Münih diye okunur? Bu durumda Zürih’in aslında Zürchen olma ihtimali var mıdır?

• Köpek görünce “gel oğlum” diye çağıran adamlar köpek gelip elemanın paçasını yalamaya başlayınca niye kovmaya çalışır? Köpekten nasıl bir eylem beklenmektedir?

• Neden radyoda ilgimizi çeken bir şey duyduğumuzda dönüp radyoya bakarız? Bu hareket bize konu hakkında daha detaylı bir bilgi mi sunar?
Dilek Özçelik / Dostluk Girdabı

Tosbagalar  SadHunter 

İKİ SORU

Soru1 : Özürlü sekiz çocuğu olan frengi hastası hamile bir kadına rastlasaydınız, ona kürtaj olmasını tavsiye eder miydiniz? Bu sorunun cevabına bakmadan lütfen ikinci soruyu okuyun.

Soru2 : Şimdi bir dünya lideri seçme zamanı ve sizin oyunuz da sonucu etkileyecek.
İşte üç aday hakkındaki gerçekler:

1.Aday: Sahtekar siyasetçilerle işbirliği icinde ve alacağı kararlarda falcılara danışıyor.
İki metresi olmuş.Paket paket sigara ve günde 8-10 bardak martini içiyor.
2.Aday: İki kere işten atılmış, öğlene kadar uyur,üniversitedeykenuyuşturucu kullanmış ve her gece 1 litre viski içiyor.
3.Aday: Madalya almış bir savaş kahramanı,vejeteryan,sigara içmiyor,nadiren bira içer ve evlilik dışı hiçbir ilişkisi olmamış.

Tercihiniz bu adaylardan hangisi olurdu?




CEVAPLAR:

Eğer kürtaj sorusuna evet dediyseniz Beethoven'ı öldürdünüz.

Dünya lideri seçiminiz bakalım sizişaşırtacak mı?
1.Aday : Franklin D. Roosevelt
2.Aday : Winston Churchill
3.Aday : Adolf Hitler

  Tosbagalar Kaavesi
Tosbaga Ara Web'de ara

powered by FreeFind

Linkler

 
|  Listed on BlogShares  
   page hit counter

Powered by
Limk Tosbagaları